Azimet Karaman

Azimet Karaman'ın Heykelleri ve Kadın Torsları Üzerine
Prof.  Hasan Pekmezci


Sanat, toplumların kültür birikimiyle paralellik gösteren en önemli ''toplumsal nitelik kriterlerinden'' biri. Bir söz vardır, ''bana dostunu söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim''. Bu sözün bizim ilgi alanımız için uyarlanmışıyla  ''Bana sanatını göster, senin ne kalitede bir toplum olduğunu söyleyeyim''
Atatürk'ün bütün çabalarıyla sanat ve kültür  odaklı bir kimlik yaratmaya çalıştığı ülkemizde, bir Ortadoğu toplumu olarak çeşitli ayak bağlarına rağmen özveri ile sanat icra edebilme çabasında olan  her insanın takdire değer olduğunu öncelikle belirtirim her yazımda. Bunca sınırlılıklar içinde sanat için didinmek kolay bir mücadele değildir bana göre.  Her zaman alkışlanacak, kutlanacak bir çabadır çünkü. Ondan sonraki her değerlendirme sübjektiftir, zaten sanatın yaratan için de izleyen için de özgürlüğü bir anlamda bu sübjektiflikten gelir.

Sanatın her dalı kendine göre ayrı ayrı çaba gerektirir. Kimine göre baskıresim, kimine göre suluboya resim, kimine göre yağlıboya resim çok zordur, denir. Bana göre her tekniğin, her anlatım yolunun kendine özgü tadı, işlevi var. Seveni için de her teknik bütün zorluklarına rağmen hazdır, mutluluktur. Bu nedenle birini diğerine kurban etme gibi bir tavır tam bir yanılgı sayılmalı.  Ama toplumsal ilginin, maddi-manevi desteğin yerlerde süründüğü bir ortamda özellikle heykel gibi bir alanda uğraş vermeyi fedakarlıklar içinde  mücadele saymayı da gerekli görüyorum.  Çünkü özel çalışma mekanları-atölyeler, malzeme, araç-gereç, yoğun emek için zaman  gibi bir yığın uğraşı ile meydana getirilebilen; anlık izlenimlerle ifade yerine, uzun zamana, işçiliğe, maddi-manevi desteğe, emek gücüne ihtiyaç duyulan bir alan. Çok istediğim halde bu gereklilikler nedeniyle  bir türlü başlayamadığım ve içimde ukde olarak kalan bir sanat dalı.

İşte bu zorlu alanda yıllardır sessiz sedasız, gösterişsiz çabalar harcayan, pişmiş toprak, ahşap, bronz gibi çeşitli biçimlendirme malzemeleriyle özellikle kadın konusunda eserler meydana getiren bir sanat eri, Azimet Karaman. Eğitimciliğini örgün ve yaygın eğitim içinde sürdürürken bir yandan da heykelle yatıp, heykelle kalkma tutkusu.  

MÖ 25 binlerde Willandorf Venüsü'ne ulaşan ''Kadın Teması'' bütün sanat akımlarının, eğilimlerinin ilgi alanında kalmış sanat tarihi boyunca. Bu yüzyılda da neredeyse her sanatçının çeşitli şekillerde anlatım alanında. Doğurganlığıyla hepimizde ayrı bir sorgulama duygusu yaratan;  tanrıça. Form  açısından da çok zengin biçimlendirme olanakları sunan; maddeye hükmederek, Azimet'in eserlerindeki duyarlığa fırsat yaratan duygu-düşünce, yaratım süreci  yüklemede, adeta onu kışkırtan bir konu. Yer yer abartılı büyük-küçük kütlelerin, ölçülü bir akış içinde, bence Azimet'in anlatımına en uygun düşen bilinçli bir seçim. Başka bir yaklaşımla yalıtılmış heykellerin  tors olarak sunumu da çok başarılı. 
Gönül isterdi ki Azimet'in bazı torslarının büyük boyutlu heykelleri parklarımızda, meydanlarımızda, toplumun her gün gözleri önünde olabilsin. Çünkü özveri içinde sanatını icra edebilmek için mücadele veren Azimet gibi sanat fedailerinin emeklerini, azimlerini, sanat tutkularını en azından onurlandırmak anlamına gelir, böyle bir beklenti. Hayal da olsa özlem bu ya... 

 

Paylaş:

 

© 2018 - Tüm Hakları Saklıdır. Trend Bilişim / Onur Sanat